En İyi
Ben Bir Sapyoseksüel'im
Merhabalar , günlük yaşamımızda bazen duyduğumuz belki anlamını bildiğimiz ya da anlamını bilmediğimiz sapyoseksüel hakkında konuşmak istiyorum , kısacası tekrardan hatırlatarak Sapyoseksüel, 21. yüzyılda ortaya çıkan ve yayılmaya başlayan bir terimdir. Bir kişinin karşısında ki insanı fiziksel görünüşünden daha çok zihinsel ve zeka kriterlerine göre beğenmesi anlamına gelir. Genel olarak bir sapyoseksüelinin yaşam döngüsü epey bir zor oluyor kendi yaşamını kolaylaştıran zeka severler , genelde ikili ilişkilerde zorlanıyor , sosyal hayatta arkadaşlık ilişkilerinde zorlanan zeka severler , genelde zihinsel fonksiyonlarının diri kalması için etkili ve bir konu hakkında tartışmalı sohbetleri seven bilim kültür kitap vs. konularla karşısında ki kişi ile akıcı konuşma ve beyin fırtınası yapmayı seven genel yaşamın basit konularından uzakta konulardan bahsetmekten zevk alan daha zekice yapılmış esprilerden hoşlanan özgüvenli ve ayrıntılara önem veren zeka severlerin yaşam döngüsünde ikili ilişkilerde çatışma halinde olması kaçınılmaz oluyor , karşısında ki insanda da kendiyle aynı olan özeliklere sahip olması bir zeka severi mutlu ediyor , toplumumuzda bazen anlamasak ta zeka severler aramızda bir kişinin dış görünüşünden ziyade, onun zekasından, kültür ve bilgi birikiminden ve entellektüel yönünden etkileniyor zeka cazibeli ve seksi gözüküyor iş sahasında da olsak eğitim sahasın da olsak yada toplumsal olarak kişisel alanımız da da olsak bizler buradayız ve zeka çekici bir tılsım gibi ,zekayı sevenlere selam olsun.
dikkat hırsız var!
carlos castaneda, dünyayı ne şekilde algılayacağımızın bizlere öğretilmiş olduğunu anlatır her fırsatta. dünyayla aramıza giren şey bizim onu yorumlama biçimimizdir. bu yorumlama mekanizmasının durdurulmasına da dünyanın durdurulması adını vermiştir. dışarıda öylesine var gibi görünen şeyin bir serap olmadığını, serap olan şeyin bizim onu yorumlama biçimiz olduğunu belirtir.
peki dünya durdurulunca ne görürüz? castaneda, buna enerjiyi akışı içinde görmek demiştir. Ve iddiası odur ki bizler iki algıyı da aynı anda gerçekleştiririz. yani hem bildik tanıdık dünya algılamamızı sürdürürüz hem de enerjiyi akışı içinde algılarız. belirttiğine göre toplumsal eğitim sonucunda dikkatimiz bu ikili algıdan, yalnızca yorum katılmış algı olan, tanıdık bildik dünya algısına çengellenmiştir. enerjiyi de algıladığımız halde buna dikkatimizi vermek bize öğretilmemiştir hatta bu engellenmiştir.
tam bu noktada çoğu insanın kabul etmekte zorlanacağı bir şeyi daha öne sürer castaneda, bizlerin iki zihne sahip olduğumuzu. biri, bize ait olan ve enerjiyi doğrudan algılayan, dingin, bilge, her şeyin kaynağıyla doğrudan bağlantılı olan zihin, öteki ise bize ait olmayan, sonradan monte edilmiş, marazi, keşfedilme korkusuyla dolu bir zihin. castaneda bu ikinci zihne yabancı donanım demiştir. işlevi ise bizde bazı farkındalık parıldamaları yaratmak ve ortaya çıkan bu farkındalık parıltısını kendi ait olduğu varlık lehine kullanmaktır. evet bu marazi zihin başka bir varlığa aittir. ustaca bir manevrayla bize, kendi zihnini bizim zihnimiz diye yutturmuştur. enerjimizi çalmaktadır. kendi algısal hünerlerimiz için gerekli olan enerji bizden çalınmaktadır. bu hırsızın, bize ait olan zihnin işleri ele almasına kolayca izin vermeyeceğini söyler castaneda. çünkü hırsızı kendimiz sanmaktayızdır ve düşündüğümüz, hissettiğimiz, yaptığımız her şeyin kendi çıkarımıza olduğunu düşünmekteyizdir. yavuz hırsız ev sahibini bastırmıştır.
asaf halet çelebi ne güzel sezmiş durumu ve ne güzel ifade etmiş:
Hırsız
pencereden giren mehtap
bu evde hırsız var
mehtapta
pencerede oturmuş
beni görüyorum
kapıyı çalsam
içerden ben çıkacağım
içerden çıkacak beni
ne kadar görmek istiyorum
penceredeki beni uyandırmalıyım
içerde hırsız var
içerdeki hırsızın
ben olacağımdan korkuyorum
asaf halet çelebi

Re: Rüya tabir siteleri
Konuyla pek alakalı değil ama yeni bir yöntem buldum uykuya dalma sorununa karşı, paylaşmak isterim bir kişinin işine yarasa onur duyarım : Gözleri kapatıp gözkapağının altından görme duyusunu çalıştırın ,tabi ki vücut çok relax durumda yastık ince ayarı falan tam olmalı, bir süre sonra şekiller artmaya , hareketlilik ve daha anlamlı şekiller ortaya çıkmaya başlayacak(yani bende öyle). Bazıları ilginç gelip sizi eylendirmeye başlayacak , ve bir süre sonra karanlık değil apaydınlık bir sahne izliyor olacaksınız . Tebrikler Uykuya geçtiniz direk rüyadasınız.

Bilim felsefesi nedir?
Bilim felsefesi, bilim kavramının veya bilim dallarının içeriklerini, temellerini, sonuçlarını, uygulamalarını ve bunlarla ilgili yaklaşımları ve yöntemleri felsefî anlamda irdeleyen felsefe dalına verilen isimdir.
Bilimin Özellikleri
Bilim olgusaldır. Bilim, olgulara yönlenerek doğrulanabilir olan ifadeleri inceler.
Bilim mantıksaldır. Bilimsel ifadeler, mantıksal açıdan doğru çıkarımlar ile ulaşılmış, çelişkisiz ifadeler olmalıdır.
Bilim objektiftir. Bilim, öznel ifadeler ile değil nesnel ifadeler ile ilgilenir.
Bilim eleştireldir. Bilimdeki mevcut her kuram yeni olgular ışığından çürütülebilir veya değiştirilebilir; her kuramın yerini başka bir kurama bırakabilir.
Bilim genelleyicidir. Bilim, tek tek bütün olgular ile ilgili gözlem yapmaz; bunlar ile ilgili genel kurallar ve bağıntılar bulmaya çalışır.
Bilim seçicidir. Bilim, her türlü olguyla değil yalnızca ilgi alanına giren ve önemli olgular ile ilgilenir.
Bu özelliklerin dışında bilimin bir takım inançlara dayandığı ifade edilir:
Bilim realisttir. Buna göre dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir.
Bilim rasyonalisttir. Buna göre dünya anlaşılabilir ve akla uygun bir dünyadır. Bu nedenle olguları akıl yolu ile kavramaya elverişli bir düzeni vardır.
Bilim nedenselcidir. Buna göre doğadaki her şeyin bir nedeni vardır, doğadaki bütün olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur.
Bilim nicelcidir. Buna göre var olan her şey ölçülebilirdir.
Bilimsel yöntem ise sistemli gözlem, ölçüm, ve deney, ve formülasyon, test etme, ve hipotezlerin değiştirilmesini içeren yargılama metodudur.
İnsanların bilim ile bilgiyi karıştırdığını düşündüğüm için böyle bir başlık açmaya ve bilimin ne olduğunu tartışmaya yatırıyorum.

Ne Kadar Zekiyiz?
Okulda öğrendiğimiz bilgiler bize gayet basit ve yüzyıllardır biliniyormuş gibi gelir. Ama durum böyle değildir, çok basit şeyler bile düşünüldüğünden geç keşfedilmiştir. Harezmi olmadan önce insanlar "2x+5" yazmak yerine "bir sayının iki katının beş fazlası" şeklinde ifade ederek matematikle uğraşmışlardır. Newton yokken insanlar eğrinin alanını "düzleştirerek" bulabileceklerini düşünmemişlerdir.
Matematikte her teoremin ispatlanması gerektiği antik yunanda bilinmezdi. Matematikte "hata" bulunana kadar da (Bertrand Russel paradoksu) insanlar matematikte hata bulunma ihtimali olduğunu hiç düşünmediler. Son olarak da benim favorim: Henry Ford, görev dağılımı yapmayı bulana kadar arabalar şimdiki fabrikalardaki gibi üretilmezdi, onun yerine herkes kendi başına bir araba üretmeyi çalışırdı.
İnsanlık olarak düşündüğümüz kadar zeki değiliz, hatta maymunlar belirli konularda bizden çok daha yetenekli olabiliyorlar. Ama bizim sahip olduğumuz özel bir şey var, bilgiyi çok iyi aktarabiliyoruz. İnsanlık olarak, beynimizin iletişim kısmı diğer canlılara göre çok çok daha gelişmiştir. Bu sayede kuşaktan kuşağa bilgi aktardığımız için zekamız gün ve gün gittikçe artar. Ama diğer canlılar her şeye 0'dan başlar ve ne kadar zeki olsalar da, bilgileri ölümleriyle birlikte son bulur.

Re: Türkiye son zaman heykel sanatı
Kentlere yerleştirilen garabet heykellere bakınca ; bazıları nezdinde Türk kültürünün, anadolu tarihi ve etnografik dokusunun, geçmiş sanatının hiç varolmadığını anlıyoruz. Üzülüyoruz.
Heykel sanatı denince aklıma Giacometti geliyor.

LİDER !
İlkel topluluklar oldukları zamanlardan itibaren insanlar, duyusal etkilerini gördükleri doğaya ait çeşitli güçlere ya da aralarında üstün yetenekler ve beceriler gösteren belirli kişilere yerine göre bir put ve hatta tanrı niteliği vermişlerdir.Günümüz teknolojisinin yaratmış olduğu bu önderlik ya da liderlik türü benim burada anlatmaya çalışacağım tür değildir. Bu makalenin üzerine iki kalem da ben etmek isterim sevgili dostlarım lider veya liderlik insanoğlu kendi hayatını yönetemez iken bir başkasının önderliği ve fikri altında neden yaşamayı kabul eder ki ? bu günlerde hep destek alırız doktor yaşam koçları vs. Toplumumuzun her alanında siyasi eğitim kariyer alanlarında liderlik eden insanlar ile haraket eder onların tavsiyeleri ile yaşamaya özem göstertir ama asla tam tersini neden yapamayız insan kendi felsefesini neden yaratamaz , insan kendi toplumunun gerekismlerini neden tespit edemez ortak kulların dışında neden kendinisine rehberlik edecek birini arar ihtiyac duyar güdülme içgüdüsü mü yoksa toplumuzda süre gelen liderlik adı altına yapılmış bir tabu mu var insan neden özgürleşemez kendi hayatının lideri neden olamaz ?
İnsan kendi gereksinimlerinin ihtiyaçlarının farkında olmayışı bir zaman sonra diğer insanlar gördüğü kopya yaşamı seçer özentilik gerçek liderliğin doğmasına engel olur ,insan diğer insanlardan gördüğü hayatı kopyalamak ( o ne giyerse bende giyeyim o ne yerise bende aynısından yemeliyim ) gibi kopya yaşamı seçer , bu da kendi liderlik potansiyelinin ortaya çıkmasına engel olur özenti yaşam kişiyi körleştirir,
lider insan kimdir , bir toplumun gerçekten lidere ihtiyacı varmıdır , güdülme içgüdüsü içinde mi bırakıyoruz kendimizi bunları gerçekten merak eden bir bloggerim.
Re: Sanat kimin içindir
Çıkmanıza gerek yok. Sadece argümanı yazarsanız hem yeterli olur hem de destekleyici sonuçlara ulaşmak kolay olur.
İnsanoğlu, kendini ve çevresini ifade etmek için yazıdan çok önce sanatın gücüne başvurmuştur. Batı dünyası ortaçağın karanlığından estetik ve hedonizmle çıkmıştır. (Bunu açabilirim) . Hedonizm kapitalizmi körüklerken "sanat" ileri seviyelere çıkmıştır. Bir SEVRES veya LIMOGE vazosunun üstündeki estetik veya bir Gabardine kumaşın üstündeki desenlerin gücü ancak sanat bilgisiyle yapılabilirdi.
Bugünün dünyasında ise, bilgisayar sanatın değerini daha da ön plana çıkarıyor. O filmlerde seyrettiğimiz fantastik dünyayı, o robot makinaları yaratan yine sanatçıdır. (tek tek çizilir). Sanat sadece resim veya heykel de değildir.

Re: Estetik nedir?
Oldukça fazla strateji/kart oyunu oynadım hayatımda. Her birinin bana yeni şeyler öğretti, bunların bir kısmı gerçek hayatıma taştı. Beni en çok etkileyen ise, 50-100 kadar az kişinin oynadığı bir oyunda bir profesyonelin söylediği şu sözdü: Bir desteyi güçlü yapan; içindeki kartların güçlü olması değil, o kartların birbirleri ile uyum içinde olmasıdır.
Bana göre bir şeyi güzel yapan budur. Bir bestede neredeyse her enstrüman sıkıcı bir tekrarlama içindedir, sadece küçük değişimler yaşar. Fakat bu enstrümanlar birleşince bir müzik parçası, güzellik ortaya çıkar. Buna müzikte armoni denir, fakat her konuda armoni deme taraftarıyım.
Satrançta en beğenilen maçlar, her taşın birbirlerini en iyi şekilde desteklediği, uyum içinde olduğu maçlardır. Yazılımda çalıştırıldığında kendi kodunu veren uygulamalar vardır. Bunlara "quine" denir ve yazılımda sanat alanında büyük bir yer tutarlar. Bunların en büyük özellikleri kar tanesi kadar hassas olmalarıdır. Kodlarında yapılan en küçük bir değişim içindeki uyumun bozulmasına, ve quine'ın bozulmasına sebebiyet verir. Ayrıca bunların hiçbir şekilde prefabrike bir yöntemi yoktur. İnsanın daima yaratıcılığını olabildiğince kullanması gerekir. Bu olay sadece yazılımda geçerli değildir, içinde armoni olan hiçbir şeyde belirli bir yöntem yoktur ve yaratıcılığa ihtiyaç duyulur. Bundan dolayı "armoni sanat eserini oluşturur" fikri sanatın yaratıcılık gerektirmesi ruhunu çok güzel bir şekilde kapsar.
Doğa güzeldir. Çünkü her canlının bir ve sadece bir amacı vardır. Bu amaca ulaşmak için yüzyıllar boyunca araştırma yapıp kendilerini geliştirirler. Bu da yoğun bir armoniye sahip olmalarını sağlar. Çayırda dolaşan bir tavşanda, bir yandan akciğeri kandaki oksijeni arttırmaya çalışırken diğer yandan savunma sistemi tonlarca çeşit bakteri ile savaş içindedir. Sindirim sistemi ise hücrelere yakacak materyal üretmeye çalışır. Sonra tavşana avcı saldırmaya başlar ve vücuttaki görevler bir anda değişir. Kalp atışı hızlanır, nefes alıp verme artar, sindirim fonksiyonları yavaşlar. Her şey takım halinde bedeni hayatta tutmaya çalışır, bu güzelliği oluşturur. Doğayı güzel bulmamızın ikinci bir sebebi daha var aslında. Diğer her canlı gibi biz de yüzyıllar boyunca doğada yaşadık, vücudumuz oralarda yaşamak için geliştirdi kendini. Bundan dolayı vücudumuzun dış dünyayla en uyumlu olacağı, en armoni içinde olacağı yer doğadır. Bu nedenle bir rahatlama, güven hissederiz ağaçların arasında yürürken.
Matematik güzeldir. Çünkü her sorunun öyle çözümleri vardır ki, başka hiçbir soruda benzeri bir yöntem kullanılmamıştır. Sorunun çözümüne bakarken başlarda her şey rastgele gözükür. Sonrasında bir anda taşlar raylarına oturur, yapılan işlemlerdeki armoniyi fark ederiz. Matematikten aldığım zevki buna dayatıyorum.
Bazı insanlar bir idealin, bir fikrin beden bulmuş hali gibidirler. Hatta bazen yanlarında dururken hissedebilirim onlardaki bu fikir yoğunluğunu, beni bile ele geçirecekmiş gibi bir ürperti gelir. Bu konuda azınlıktayım muhtemelen ama, ben güzelliği bu tür insanlarda bulurum. Zaten giyim kuşam güzelliği de bunun alt kümesidir sadece.

Yıkım üzerine
Küçük Prens ile tilki arasında şöyle bir konuşma geçer: "Gülü senin için önemli kılan der tilki, senin onun için harcamış olduğun zamandır...". Tersini söylediğimizde de şöyle bir sonuç ortaya çıkartmak mümkündür: uğruna zaman harcanmamış birşeyi yok etmek de o kadar kolay olur. Birşeyi değerli kılan şey, ona ne kadar zaman ayırdığımızla alakalıdır, yani daha da kısası: tanıdığımız şeyleri koruruz, tanımadığımız şeyleri ise çok kolayca yok edebiliriz.